AZ

Yalakanın Kıblesi Olmaz, Güçlü Gördüğü Her Şeye Secde Eder » AzadMedia.az


Yalakalık Kariyer oldu Omurga Sürgünde

İlke mi? O, güç neredeyse oraya eğilenin sözlüğünde yok. Dün sövdüğüne bugün secde eden bu karakterin adı toplumda yayılıyor: Yalaka Cumhuriyeti'nin Sıradan Vatandaşı.

İlke sormayın ona; güç neredeyse orası mukaddestir. Dün küfrettiğine bugün yağ çeker, çünkü yağcının ar damarı yoktur, yalnızca pusulası: Güç.”
Yalakalık, bir meslek değildir ama bu memlekette adeta kariyer planıdır. Diploması yoktur ama yükselenlerin çoğuna mezuniyet belgesi verir. Her devrin adamı olmak için esneklik şart; omurga mı dediniz? O da ne? Dik durmak tehlikelidir zira; rüzgâr nereye eserse, yüz o tarafa dönmeli, selamlar oraya çakılmalı.

Güce tapan bu mahlûkun kıblesi yoktur. Onun tek pusulası vardır: “Kim güçlü?” Dünün “hain”i, bugünün “reis”idir onun için. “Ağabeyim gibiydi, ama fikir ayrılığına düştük” cümlesiyle başlar ayrılık, sonra ani bir saf değiştirme ve yağmur gibi övgüler gelir. İnsan utanır biraz, ama yalaka değil.
“Adam Hep Aynı” Diye Diye...
“Hiç değişmiyor, adam hep aynı çizgide.” Bu cümle, övgü gibi görünür ama aslında yalakanın kinayeli serzenişidir. Çünkü değişmemek, ilkeli olmak onun lügatinde yoktur. Değişen iktidarlarla birlikte renk değiştirmek, bukalemunlukta doktora yapmaktır onun sanatı.
Yalakanın ayakta kalma stratejisi şudur: Sorgulama, yargılama, sadece alkışla. Bir gün “Hocam, siz bu ülkenin vicdanısınız!” dediği adamı, ertesi gün “Bunlar dış güçlerin maşası” diye yerin dibine sokar. Hafızası balık gibidir ama işine geldiğinde arşivleri bile tarar, iftira için.
Kalem Tutmaz, Dil Tutmaz
Medyanın köşe başlarında, ekranların karşısında, belediye otobüslerinin hoparlörlerinde bile yalakalığın yeni versiyonları var artık. Mikrofonlar, sadece iktidarın sesiyle rezonansa giriyor. Eleştiri mi? Aman ha! Eleştiri başa dert açar, ihale kaçırılır, maaş kesilir. En iyisi susmak değil, övmek!
Küçük bir adam düşünün; kendine ait bir düşüncesi yok. Sadece kendisine yöneltilen gücün gölgesinde yaşamaya alışmış. Gölge giderse yanar, çünkü ışığa alışkın değil. Işık onun gerçeğini gösterir, ki en büyük korkusu budur: Gerçeğin ortaya çıkması.
Yalakaya Övgü Düzen Sistem
Bu ülkede bir duruşun, fikrin, omurganın varsa işin zor. Ama birilerinin kapısında "Emrin olur efendim!" diye beklersen, her yer sana açık. Ödüller, kürsüler, makamlar, ihaleler... Yalakalık sadece bireysel bir zafiyet değil; sistemin beslediği, ödüllendirdiği bir davranış biçimi. Taban yalakalığı överse, tavan da yücelir.
Sistemde liyakat değil, sadakat esastır. Ama bu sadakat bile ilkeye değil, kişiye bağlıdır. Güç el değiştirince sadakat hemen yeni sahibine yönelir. Eski patronun defteri hızla kapanır, yeni patrona methiye dizilir. Onur? O en son çuvala konan değersiz eşya gibi bir köşede unutulur.
“Yalakalık Olmasaydı, Nice Yükselirdik...”
Bir ülkenin en büyük felaketi dış tehditler değil, içten kemiren bu dalkavuk ordusudur. Zira her şeyi yanlış bilene biri “Bravo, çok haklısınız!” dedikçe, o yanlışlar büyür, kurumsallaşır, sonunda memleket çürür.
Bir düşün, bir bilim insanı çıkıp halkın zararına olan bir uygulamayı eleştiriyor. Bir yalaka ise çıkar, “Ama sayın yetkilimiz zaten en doğrusunu yapıyor” diyerek o sesi bastırıyor. Halk kimin sesine kulak verecek? Doğrunun mu, yağcının mı? Maalesef cevabı biliyoruz.

Yalaka, yalnızca kendine zarar vermez. Topluma en büyük ihaneti o yapar. Gerçeği çarpıtarak, eğrileri doğru göstererek, yozlaşmayı kutsayarak... Onun duası bile menfaate yöneliktir: “Allah’ım, beni hep güçlü olanın yanına düşür.”
Ama unutmasın: Güçlüler değişir, makamlar biter, koltuklar devrilir. Ve bir gün gerçekten dürüst olanlarla yüzleşme vakti gelir. O zaman ne ar damarı ne de geçmişte yazdığı methiyeler kurtarır onu.
Çünkü yalakanın kıblesi yoksa, gün gelir mezarı da olmaz.
Hakan Dikmen
Seçilən
14
1
azadmedia.az

2Mənbələr